Köşe Yazıları

Kolpaçino serisi…

İlki vizyona girip, özellikle gişe başarısını elde edince, peşinden ikinci ve üçüncüleri de çekildi.

Kolpaçino 3. Devre filmi Kolpaçino serisinin üçüncü filmidir. Yazıp yönetmenliğini Şafak Sezer’in yaptığı filmin çekimlerine Haziran 2015’te başlanması bekleniyor. Filme önceki film Kolpaçino: Bomba karakterleriyle yola devam edileceği duyurulmuştur. Yapımcılığını KRM yapımın, Dağıtıcılığını RollCaption’un yaptığı bu film sanal alemde ünlülerin desteğini fazlasıyla toplamıştır.

Çok ilginç hikayesi vardır filmin. Öyle stand-up tarzıyla çekilmemiştir. Komedi filmlerinde bilinen Cem Yılmaz ve Recep İvedik tiplemesiyle sinema sektörüne giren Şahan Gökbakar’ın filmi, akıcı bir senaryo yerine gündelik esprilerden oluşan stand-up anlayışıyla beyaz perdeye uyarlanmıştır. Gerek Cem Yılmaz, gerekse Şahan Gökbakar, aslında tek kişilik oyunlarla-tv programlarıyla “komedyen” unvanını kazandı.
Kolpaçino seri filmlerinin iki çıkış noktası bulunuyor.

Birincisi, Hollywood’un baş aktörlerinden biri olarak bilenen Al Pacıno ve bu isimle İtanyan/Sicilya Mafyasının anlatıldığı “Baba” filmlerine yüksünürken, diğeri de bizim dilimizde bilinen kolpa/kolpacılık deyiminden yola çıkılarak, müthiş bir ironiyle “Kolpaçino” seri filmleri ortaya çıktı.

O zaman, önce kolpanedir ?

Sıkça duyduğumuz bir kelime aslında. Sağda solda “çok kolpasın, işte geliyor kolpacı” gibi sözler duyarız. İnsanı belki de, aşağılamak üzere kullanılan en popüler sözlerden biri olsada en eğlenceli eylemlerden biridir kolpa yapmak. Kolpa, lafta şeklici olaraktan mangalda kül bırakmayan kıraathane delikanlısı olurken iş icraata döküldüğünde süt dökmüş kedi misali mülayim bir kişilik olabilmektir. Eee dolayısıyla kolpacıda bu tanıma uygun hareketlerde bulunan kişiyi temsil ediyor tabi …

Diğeri Al Pacıno demiştim… Aslında bu isim, “Baba” filminde oynadığı karakterle özdeşleştirildi.

Al Pacino’nunBroadway’de sahneye çıktığı ilk oyun DoestheTigerWear a Necktie?’dır. Her ne kadar oyun kırk gösterimden sonra kaldırıldı ise de Pacino, topluma uyum sağlayamayan bir uyuşturucu bağımlısını canlandırdığı rolüyle Tony Ödülü’nün sahibi oldu. Al Pacino’nun kariyerindeki ilk filmi, 1969 yılında çevirdiği Me, Natalie’ dir. Buradaki başarısıyla, yapımcılığını Paramount’un üstlendiği, Francis Ford Coppola’nınTheGodfather (Baba) filminde Michael Corleone rolünü oynamaya hak kazanacaktır.

Gerek hayatımızda, gerekse bulunduğumuz konumlarda bir şekilde “kolpacılara” rastlarız.

“Kolpaçino” filmlerinin her hangi birisini izlediyseniz, üç seride de Şafak Sezer’in oynadığı karakter size hiçte yabancı gelmez.

Kolpaçino serisinin bir ve ikincisini izlemiştim ama, üçüncüsü bir türlü denk gelmemişti. İzledim,
tavsiye ederim, çok güldüm. Filmi izlerken, hayatta bildiğim/tanıdığım kişileri kolpacı karaktere bir libas gibi giydiripte “cuk” oturunca, gülmekten gözümden yaşlar geldi.

Kolpacının en temel ortak özelliği, derinde, çok derinlerinde korkuları vardır. Belki bir suçun, belki bir işbirliğinin, belki bir ihanetin izlerini taşır yüreklerinde. Bu korkularıyla bir türlü yüzleşemezler. O cesaret, o civanı mertlik yoktur bunlarda. O sebeple, hergün ölüp ölüp dirilirler. Bir gün birisi çıkıp toplu iğneyi bu balona batırırsa, ortaya kim bilir ne cerahatlar çıkar?

Osmanlı döneminde “kolpacı” tarihi şahsiyetlere rastlıyoruz.

Mesela, “Ustura Kemal” çizgi romanında bir çok kolpacı karakterin hikayelerini okuduk.

Türk tarihinde kahraman üretmeye gerek yok. Bin yıllık zirve devletler kurmuş Türk Milleti için, Zaloğlu Rüstem, Malkoçoğlu, Fatih’in fedaisi Kara Murat gibi hayali ve tarihi kahramanlara da ihtiyacımız yoktu, aslında. Yine de, bir tarih süzgecinde ve devletlerimizin destansı başarılarına öykünerek, bu karakterlerin olmasından dolayı bir rahatsızlık duymayız.

300 yıllık bir tarihi geçmişe sahip ABD’ye baktığımızda, bize yutturdukları yüzlerce sanal kahramanlarının karşısında, milletimizin gerçekleriyle örtüşen kahramanlarımızın varlığı eğreti durmaz.

Sinema endüstrisini elinde bulunduran ABD, 150 yıl önceki Tommiks çizgi roman kahramanıyla genç dimağları etkilemeye ve ciddi bir algı organizasyonunu gerçekleştirmiştir.

Oysa, ABD’nin tarihi geçmişi, seneee bu sene kıvamından öteye gitmez.

Türk-İslam düşünür ve bilim adamlarıyla ilgili öncelikle kendi ülkelerimiz ve tüm İslam coğrafyasında uygulanan “öz vatanda parya” geçerlidir. Buluş, keşif ve bilimsel araştırmalarda bir çok yeni icatların kapısını aralayan Müslüman bilim adamlarının üzerine örtüler örtülmüştür. Bunu Batı’nın yapması doğaldır ama, öncelikle İslam coğrafyasındaki bütün ülkeler sansür uygulamıştır.

Bir örnek vereceğim. Aslında bu vereceğim örneğin patenti de komedyan Cem Yılmaz’a aittir.
İtalyan asıllı olan KristofKolomb; 1470’li yıllarda İspanya Kralına yeni sömürge ve zenginlik sağlayacak bir keşif projesi yapar. Bu tarihi hikayeyi herkes biliyor. Bir keşif adamı düşünün ki, ABD kıtasına vardığı zaman, burayı ömrü boyunca hiç gitmediği Hindistan sanıyor. Bir bilim adamı/keşif adamı, nasıl oluyor da oluyorsa, bilmediği ABD’yi, hiç gitmediği Hindistan sanabiliyor. Böyle bir absürd durumun Türk-İslam kaşifi yapsaydı, hala tarih kitaplarında alay edilir, aşağılayıcı cümlelerle hikayeler kaleme alınırdı.

Velhasıl, etrafınıza şöyle bir bakın, ne kadar küçük kolpaçinoların devriye gezdiğini görürsünüz.

Yazar: Cemal İncesoyluer

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu
%d blogcu bunu beğendi: