Köşe YazılarıTokat'dan Güncel Haberler

TARAFLI OLMAK!

Taraf ve taraflı olmak, özellikle basın camiası için leke gibi, yanlışlık gibi, kusur gibi görülür.

Sanki, herkesin bir siyasi görüşü ve ideolojisi olur ama, nedense gazetecinin görüş sahibi olması tasvip edilmez. Eğer iktidarın yaptığı güzel işleri yazdıysan, yafta hazır: Yandaş gazeteci… Eğer, iktidarı eleştirdiysen: Muhalif/münafık gazeteci… Şayet suya sabuna dokunmuyorsan: Her dönemin gazetecisi…

Bütün bunların yanında, eğer bir kesimin hoşuna gitmeyen yazı veya haber yayınlamışsan, para almışsındır. Bunu söyleyen esnaf ve iş adamı taifesi, insanlara nerdeyse havayı dahi satmanın plan yorgunluğu içerisinde olmalarına rağmen, kendi kamburunu görmez, gazeteciye yaftayı yapıştırır. Siyasete girerler, mutlaka bir rant kokusu almıştır. Şurda burda iş yaparlar, parasız kılını dahi oynatmazlar. Vahşi tüketim toplumu oluşumuzun temelinde de, bu tip kişilerin çok, daha çok, en çok para kazanma hırsı vardır. Bu hırsları ölene kadar sürer.

Ama iş gazeteciye gelince… İş değişir, etik derler, tarafsız olması gerektiğini söylerler. Oysa, bu ülkede yasalarla aktif siyaseti yasaklanmış bürokratlar, merdiven altı siyaset yaparak, siyasetçilere rahmet okutur. Ama iş gazeteciye gelince, siyaset yapması kınanır. Gazeteci, yazılarıyla siyasi analiz yapabilir, fakat bizzat bir siyasi görüşü ve ideolojisinin olması hoş karşılanmaz.

Ortalama insani ilişkiler kapsamında bütün partilerle diyalog içerisinde olmasına ise, şüpheyle bakılır. Yıllarca dilimize pelesenk olan, “Haberde objektif, yorumda hür” sloganı, aslında bir gazeteci için önemli bir yol pusulasıdır. Haberde objektif demek, konunun öznesi ve oluşu her neyse bunu olduğu gibi haber formatı çerçevesinde okuyucuya yansıtmak, yorum ve analizi ayrıca yapmak anlamındadır.

Oysa, özellikle televizyonların haber sunucuları, aynı zamanda yorumda yapabilmektedir. İzleyiciyi çekim merkezinde tutmak adına, sanki bir şov tadında haber sunabiliyorlar. Tabii, mevzu ana akım medya için geçerlidir. Yerel medya ve Anadolu Basınının derdi daha büyüktür. Yerel televizyonlar, bırakın uydudan yayını, karasal yayın dahi yapamıyor. Analog cihazlarla ve yetersiz ekipmanlarla yayın yapabilmek, yerel televizyonlar için imkansız hale gelmiştir

Öte yandan, nerdeyse hemen her gün ya bir ilimizden ya da bir ilçemizden yarım asırlık yerel gazetelerimizin kapandığına dair haber alıyoruz. Hergün elimiz yüreğimizde bu kara haberleri duyuyoruz. Bunda bizim de suçumuz var. İyi bir habercilik yapıp, tıpkı ana akım gazeteleri gibi belli bir traj sağlayabilirdik. Devletin resmi ilanla sağladığı susbansiyonları daha iyi değerlendirebilirdik. Yapmadık, olmadı. Durumun dijital yayıncılıkla sonuçlanacağını pek ön göremedik.

Nerden nereye geldik. Vesayetler bitti, o sebeple Türkiye’nin bulunduğu noktayı hatırlaya mıyoruz. Bu ülkede, üniversite hocaları cübbelerini savura savura yürüyüşler yapardı. Bu ülkede bir askeri vesayet söz konusuydu ve milli iradeyi temsil eden siyasal iktidar ile askerler arasında sürekli bir çekişme vardı. Yargı, ön yargılıydı.

Yakın tarihimizi çok iyi bilmemiz gerekiyor. Her bir sayfası, geleceğimize projeksiyon tutuyor. Gazetecinin siyasi görüşü de olur, emeğinin karşılığını da ister, tarafsız değil taraflı olması da bulunduğu mesleğe ters düşmez.

Velhasıl, gazeteci bir robot değildir. Her insan gibi beşeri ihtiyaçları da vardır, yanlışta/hata da yapar, taraflı olması, vicdanını kiraya vermesi anlamına gelmez. İyi yazı ve haberler yapmayı biz de isteriz, kabul edelim ki bu tür metinlerden okurlar olarak siz de pek hoşlanmıyorsunuz. Bu toplumun mayasından çıktık ve biz birbirimize benziyoruz ..

 

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
%d blogcu bunu beğendi: