Köşe YazılarıTokat'dan Güncel Haberler

MARİYA’YA MEKTUP…

Yazarımız Cemal İncesoyluer’in 22 Kasım 2015 tarihinde kaybettiği kızı Mariya için yazdığı yazıyı paylaşıyoruz.)

Hep aklımda mıh gibi dururdun, kızım.

Filistinli Esma’ya ağladım, Bodrum’da sahile vuran Aylan bebek’e ağladım, Özgecan’a ağladım. Onlara ağlarken, sen hep aklımdaydın Mariya…

Daha Cuma gibi konuşmuştuk. Bizi bırakıp gittiğinden iki gün önce. Yani Pazartesi günü. İşte o gün de aradım seni. Annenle konuşmuş, seni İngilizce kursuna göndermek istediğimizi söyleyecek, sen de onay verirsen, Sarıyer’de kurs araştırması yapacaktım.

En sevgili, yüreğimin ve başımın tacı Mariya kızım.

Bilenler bilir, en çok da sen bilirdin kızım. Mevzubahis sensen, akan sular dururdu.

Sesini duyunca, hiçbir işimin önemi olmazdı.

Anam gibiydin, bacım gibiydin.

Sana sarıldığımda, bütün kederim biter, sana baktığımda umutlarım yeşerirdi.

Hep en çoktun. En çok seni severdim. Bütün akraba, seni tanıyan herkes en çok seni severdi.

Annen en çok seni severdi, ablan ve ağabeyin en çok seni severdi.

Teyzelerin, amcaların, yengelerin, yeğenlerin, kardeşlerin, arkadaşların, uzak-yakın seni tanıyan herkes ama herkes en çok seni severdi.

Ne zaman İstanbul’a gelsem, ne zaman Tokat’a gelsen, el ele dolaşırdık.

Yüzün çok değil, bir miktar düşse dünyam kararırdı.

Öksüz bıraktın kızım babanı.

Yarım kaldım. Canımın, ruhumun, aklımın, sevgimin yarısını aldın gittin kızım.

Neyi sevdiysen, sen sevdin diye sevdim.

Neye üzüldüysen, ben de üzüldüm.

Adını çok seviyordun. Bir gün, ilkokul ikinci sınıfa gidiyordun. Baba dedin, ne güzel bir isim koymuşsun bana, okulda bir tek benim ismim Mariya…

Ben de sen sadece okulda değil, zaten bitanesin kızım demiştim.

Sarıyer Nüfus Müdürlüğünde “Mariya” ismini yazdırmak için çok uğraştım.

Senin ismini ben değil, bu asrın büyük alimlerinden Seyda Muhammed Konyevi koydu kızım.

Ben de o zaman öğrendim, Mariya’nın Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ın eşi ve oğlu İbrahim’in annesi olduğunu.

Derler ki, Allah(c.c) daha çok seviyormuş ki, genç yaşta, hayatının baharında yanına aldı.

İsyan etmem, edemem kızım.

Biliyorum, bu acıyı ömür boyu yaşayacağım. Gözyaşlarım artık en büyük yarenim olacak.

Her baharda senin doğumunu, her sonbaharda senin gidişini anacağım.

Ama her an bende olacaksın kızım.

Dualarla geldin, dualarla gittin kızım. Zincirlikuyu’da son yolculuk öncesi seni son kez görmek için uzun bir kuyrukta bekledim. Arkadaşların da seni görmek istemişlerdi. Beyaz kefenler arasında sarıldım, öptüm, kokladım.

Sonra eşime telefonda “Devrim” dedim,” Mariya bir melek gibiydi”. Eşim kısa bir cevap verdi: Mariya zaten bir melekti.

Öyleydin Mariya.

Sanki, gözünü birden açıp, şaka yaptım diyecek gibi yaşıyordu yüzün.

Erken gittin yavrum. Hayatını yaşayamadın. Gençliğine doyamadın. Hedeflerine varamadan gittin kızım.

Geceleri yıldızım, gündüzleri güneşimdin.

En daraldığımda, en bunaldığımda bir Süreyya Yıldızı gibi seni arardım. Sadece sesini duyup, içimi ferahlatman için havadan sudan konuşurdum.

Ebedi yolculuğuna uğurladık seni Mariya.

Sanma ki orada yalnızsın. Sanma ki orada çok bekleyeceksin.

Ömrü Allah(c.c) bilir ama, sanki sana ilk gelecek benmişim gibi kızım.

Allah(c.c) rahmet eylesin, mağfiret eylesin, taksiratlarını affetsin.

Kızım Mariya’nın vefatı üzerine, bizzat İstanbul’a gelerek kızımın son yolculuğunda bulunan, burada taziye ziyaretinde bulunan, telefonla arayarak ve sosyal medya dahil olmak üzere mesajlarla acımı ki paylaşan eş, dost, arkadaş ve akrabalara teşekkür ediyorum.

Allah(c.c) herkesten razı olsun.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
%d blogcu bunu beğendi: