Köşe YazılarıTokat'dan Güncel Haberler

MEVZU DOLAR MI, YOKSA KÜRESEL PLAN MI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın konuşması ve bu konuşmasında ekonomik sistemde ray değişikliğine gittiğini açıklaması, malum 18 liraya dayanmış Amerikan dolarını çıktığı yerden indirmişti.

Vakıa buydu da, fiyatların füze hızıyla çıkıp, paraşüt nazlılığıula inmesini anlayabiliyor musunuz? Zaten, ülkemizde üretilen ürünler, bilhassa gıda menşeli ürünlerin fiyatlarının neden ikiye katlandığını makul ve mantıklı açıklayan bir ekonomist’e rastlamadım.

O halde tarihin arka sokaklarında küçük bir yolculuk yapalım…

Dünyanın küresel yolculuğu bin yıl önce başlar. Türkiyede daha doğrusu Osmanlı İmparatorluğu 2. Mahmut dönemi ve reformlarını milat alabiliriz.

Aslında küreselcilik serüveni Büyük Britanya Krallığının sömürgecilik eyleminin maskesi olmuştur. Ulus devletler mantalitesini desteklerken, Büyük Britanya Milletler Topluluğu adına büyümeyi sürdürmüştür. Nitekim, halen kısmen Hindistan, Avustralya, Yeni Zelenda, İskoçya, İrlanda gibi devletler tamamen, Cezayir gibi 30’a yakın devletlerde Büyük Britanya Kraliçeni mutlak otorite olarak kabul eder. Küresel ekonomi çemberinde Türkiyenin olabilmesi için, hiçbir kurala ve küresel para fonuna tabii olmayan dolar karşısında farklı aparatları olabilmesi gerekir. Mesela Çin, Rusya, Japonya ve hatta Kuzey Korenin küresel güç ve sermaye karşısında nükleer silah, endüstriyel üretim ve teknolojik bilişim konularında farklı mücadele
argümanları bulunmaktadır.

Türkiye ise son 10 yıldır böyle bir yola girdi. Milli Savunma Sanayii konusunda çok ciddi yatırım ve üretim sahaları açtı. Küresel güçleri esas rahatsız edende bu oldu. Artık dünyada sağ sol diye bir kutuplaşma yok. Tek kutuplu bir dünyada ki savaş, adı konmamış uydu ve modern sömürgecilik savaşıdır. Türkiye, dinamik nüfusu ve çeşitli alanlardaki yatırımlarıyla küresel sermayenin paydaşı olacak bir ülke noktasındadır. Ancak, bizi ulus devlet olmaya zorlayan güçler, bugün de etnik özerkliği kaşımaktadır. Aslında bu yeni değildir. 2. Abdülhamid döneminde Prens Sabahattinin ademi merkeziyetçi yönetim isteyen kliklerin başlattığı ve 150 yıldır bu yumuşak karnımızın kalındığı bir olgudur.

Dün halklara özerklik dayatması mutlakiyetin içinde dalga dalga büyürken, bugün genç cumhuriyetimiz de terör örgütü PKK eliyle etnik ve mezhepsel bir bölünme hedeflenmektedir. Küresel sermayeden ziyade kendine yeten bir Türkiyenin gerekli şartlarını yerine getirmeliyiz. Ülkemizin coğrafi yapısındaki su ve ziraat zenginliği önümüzdeki yüzyılın en büyük küresel sermayesi ve gücü olacaktır.

 

.

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
%d blogcu bunu beğendi: