Köşe Yazıları

Doğrular-eğriler, dargörü-hoşgörü üzerine…

39 yıl olmuş, bu mesleğe bulaşalı. Pişman değilim, fakat vardır ya, “Dünyaya bir daha gelsem aynı mesleği seçer misin?” şeklinde bir soru. Emin değilim, tekrar gazeteci ve yazar olmayı istediğimden. İnsanı yoran, dost ve düşman dengesini sağlayamayan bir meslektir, gazeteciliktir.

16 yıl, ulusal medyada çeşitli görevlerde bulundum. Yazmaktan hiç vaz geçmedim. Yaygın basında gazetecilik yapmakta, yazarlıkta kolay işlerdir. “Yerel Etkiler” dediğimiz bir olguyla karşılaşmazsınız. Mahalle, eş-dost, kahve dedikodularından habersiz olursunuz. Yazarsınız, isterler okurlar, isterse okumazlar. Yazının ve yazarın eleştirisi, o gün yazdığı yazıyla alakalıdır.

Yani, parmağın işaret ettiği yere bakılır, parmağın sahibine değil. Yaygın basındaki yarış, eğer haberciyseniz “haber atlatma” üzerine, eğer yazarsanız iyi makale ve olayların perde arkasını köşenize sağlam gerekçelerle yansıtmanızla alakalıdır.

Yerel basın ve gazetecilikte, bütün bunlar yerine farklı bir işleyiş söz konusudur. Temanız ve öznenizde her ne varsa, size ulaşılacak bir yakınlık bulunur ve nerdeyse yazıyı geri çekme noktasına gelirsiniz. Bu yazınız asparagas bilgilerden olduğu için değildir, dost-arkadaş-akraba baskıyla doğrudan ilgilidir.

Yaygın basında gerek dayanışma, gerekse yarış, doğru ilkeler üzerine yapılır. Yerelde, bir ilkesizlik üzerine savrulma yaşanır. Birlik-beraberlik kavramları, sadece lafta kalır, mesleki dayanışma denilen olgu ise, ben merkezlidir, hep. Taklit ederler, mesleğe dair bilgilenirler ama, bunda bile dürüst davranmazlar, bu gerçeği kendi iç dünyalarında yaşarlar.

Ve bir “Dargörü-Hoşgörü” kıskacında, sarkaç gibi sallanıp dururlar. Eleştiriye karşı özel bir tahammülsüzlük vardır ki, bir olayı eleştirdiğinizde bunu kişiselleştirerek, derhal düşman ilan ederler. Peşinden, yalan, iftira ve karalama kampanyasına dönüştürürler. Bunu bile adam gibi yapmazlar. Bir medyada açıklamak yerine, kulaktan kulağa fısıldama yöntemiyle, adeta haysiyet cellatlığı yaparlar.

Yerelde, gazeteci ile siyasetçi, bürokrat, STK ve diğer şehrin eşrafıyla dostlukta kolaydır, düşmanlıkta her zaman yanı başınızda durur. Akşam dost olarak yattığınız da, sabah düşman olarak kalkabilirsiniz. Aslında bu kadar karmaşık ve girift değil. Mesele, gazeteci-yazar ile kurulan bağın, bir ilke üzerine olmadığından kaynaklanmaktadır. Gazeteci ve yazar, bulunduğu şehrin açık iki gözüdür. Hep gözlem ve takip içerisindedir. Mesleğinin gereği, iyiyi de, kötüyü de, olumluyu da, olumsuzu da görmek üzere bilgi edinmiş ve kodlanmıştır.

Gazeteciye ve yerel medyaya getirilen en büyük suçlama, akse/para ilişkisidir. Hayatı boyunca bir yerel gazeteye abone olmamış, bir yerel medyanın unsurlarına reklam vermemiş iş insanları, gazeteciliği bir memur keyfiyetinde görürler. Oysa, kendileri mağazalarında, işyerlerinde, işletmelerinde para almadan ne ürün verirler, nede bir hizmet üretirler.

Yerel gazete ve medyanın yaşaması için parmağını oynatmayanlar, isterler ki, yaptıkları her proje ve satışa yönelik her faaliyeti, şirketlerinin tanıtımını yapalım.

Tokat Kanal 101 Haber Portalı yayınlarına başladı. Ciddi bir potansiyel yakaladık. Bütün ölçüm merkezlerinde önemli bir yer edindik. Ocak ayından itibaren de, Tokat Kanal 101 Web TV yayın hayatına girecek. İletişim çağındayız ve önceleri medyaya yetişmeye çalışılırken, bugün akıllı telefon marifetiyle, “Dijital Medya” gerçeği doğrultusunda, gazeteciler olaylara ve haberlere yetişmeye çalışıyorlar. Artık, herkes habercidir.

Tokat’ta da bu baş döndürücü iletişim gelişmesine ayak uyduracağız. O sebeple, yola çıktık.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
%d blogcu bunu beğendi: