Köşe Yazıları

Majestelerin valisi kim?

Kültür ve Turizm eski Bakanı ve ANAP eski Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun bir televizyon kanalına yaptığı açıklamalar, sosyal mecrada izlenme rekoru kırıyor.

“367 ucubesi bilindiği ve anlatıldığı gibi Abdullah Gül’e öykünülen bir kumpas değil. Tam aksine. Tayyip Erdoğan’ın önünü kesmeye yönelik bir tezgahtır” diyor Erkan Mumcu, mahut açıklamalarında. 2007 yılında “Dolmabahçe Buluşmasında” mezara kadar götürülecekte bu sırdır.

Sahici bir adamdır Tayyip Erdoğan. Abdullah Gül emperyal mahfillerin kayyımı olarak AK Parti’nin içinde yer almıştır. Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın birlikteliği, ta başından beri aralarındaki mutabakatın gereğidir. Bugün de aynı mutabakat doğrultusunda hareket edilmektedir. Bu mutabakatın temel hedefi, AK Parti ve ülke yönetiminde Tayyip Erdoğan’ı paylaşmaya zorlamaktır. Ancak, Tayyip Erdoğan hiçbir zaman bu fikre yakın durmamıştır.

367 komplosu, sanki Abdullah Gül’e yapılmış gibi gösterildi. Oysa bu komplo Tayyip Erdoğan’a yapılmıştır. Hatırlayın, medyaya da yansıyan, Bülent Arınç’ın “İkinizden birisi aday olmazsa ben Cumhurbaşkanlığına aday olacağım ve asla bundan da vazgeçmeyeceğim” demişti. Burada, Arınç belirleyici olmuş ve kumpasın işlemesini sağlamıştır. Tayyip Erdoğan’ın bütün seçeneklerini rafa kaldırmasına zorlamıştır. Yani tezgahın iki etkin elemanı vardır: Gül ve Arınç…

Abdullah Gül majestelerinin valisi, emperyal güçlerin kayyımı, o bilinen dış odakların parti içerisindeki temsilcisidir. Bu komplonun görünür sahibi de, tartışmasız olarak FETÖ’dür. Türkiye’yi yönetmek ve kontrol altında tutmak için Abdullah Gül ve Bülent Arınç, FETÖ’nün talimatlarına boyun eğmiştir.

Bütün bu açıklamaların sahibi Erkan Mumcu’ya ismi zikredilenler tarafından yalanlanmadı veya karşı bir eleştirel cevap veremedi. Bundan sonra da verileceğine ihtimal vermiyorum. Abdullah Gül ile ilgili o kadar çok şüpheli mevzular ortaya atıldı ki, hatta bunlar iddiadan öteye giden bilgilerdi. Bunların karşısında Gül, derin sessizliğini korudu.

Aynı şekilde Bülent Arınç’ın “Kozmik Oda” tezgahı hala hafızalarımızdadır.

Kasım Gülek üzerinden CHP, Demirel, Ecevit ve Özal ile sıkı işbirliğini sağlayan FETÖ, ne yazık ki AK Partiyi de uzun süre kullanmıştır. Son Türkçe Olimpiyatlarında ki protokole baktığımızda, Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Meclis Başkanı Arınç ve birçok bakan, Fetullah Gül’ene çağrıda bulunmuşlardı. İstanbul, Ankara, Bursa başta olmak üzere, o dönemindeki bir çok belediye başkanı bu terör örgütü FETÖ’nün okul ve iş organlarına hatırı sayılır kolaylıklar yapılmıştı.

Yaklaşık, Türkiye’nin 40 yıllık hikayesinde sessiz sedasız yer alan FETÖ, sadece her alanda büyümemiş, aynı zamanda devletin en mahrem kurumlarına da sızmıştır. Nitekim, 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında olayın ne kadar dehşet verici boyutlarda olduğunu az çok anladık.

Gazeteci yazar Nedim Şener’in çok güzel bir ifadesi var. Diyor ki Nedim Şener: “FETÖ devlete değil, devlet ya da Tayyip Erdoğan FETÖ’ye sızmıştır.”

Gerçekte budur. Aradan 4 yıl geçmesine rağmen, FETÖ tehlikesi geçmiş değil. Daha birkaç hafta önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu andıçlanarak, “Adil Öksüz JFETÖ’cü değil, MİT Ajanıdır” dedirttiler. MHP dışında bütün siyasi partilere sirayet etmiş olan bu yapı, ne yazık ki bu düşüncemizi de alabora edecek gelişmelerle hayal kırıklığına uğradık. MHP’yi böldüren güç ne olabilir?

Türkiye’nin hem beka sorunu, hem de siyasal istikrar sorunu vardır. Çözüm ise, Türk Milletindedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
%d blogcu bunu beğendi: