Köşe Yazıları

Bu dünyadan bir “Uğur Mumcu” geçti…


1987 yılında “Sakıncalı Piyade” kitabını okuduğumda, merhum Uğur Mumcu’nun yaşadıklarını nasıl bir ironi ustası olduğunu ve başına gelen olaylarla nasıl dalga geçtiğini gördüm.

Hele bir konuşmasında Türk vatandaşı tanımını yapıyordu ki, bundan daha güzel bir tarif olmazdı. Rahmetli gazeteci yazar Uğur Mumcu, Türk vatandaşı tanımını şöyle yapıyordu:
“İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza mahkemesi usulüne göre yargılanan, Fransız idare usulüne göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.”

Muhteşem bir Türk vatandaşı tarifidir, bu.

Bugün, yani 24 Ocak 1993 tarihinde 50 yaşında Ankara’da evinin önünde arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek hayatını kaybetti. PKK ile olan amansız mücadele eden, cemaatlerle hassaten FETÖ’nün devlet içindeki yapılaşmasını ilk fark ederek onlarca yazı, kitap ve konuşmalarıyla deşifre eden bir gazeteci yazardı Uğur Mumcu…

Adam gibi solcuydu, sosyal demokrattı. Eğer bugünün Müslüman profili tarifi yapılıpta, gerçekte alakasız olan özelliklere sahipti. Haram yememiş, kalemini satmamış, Türkiye’nin beka sorununu en net bir şekilde görmüş, FETÖ’nün devlet içindeki yapılaşmasını yüksek bir sesle deşifre etmiş, terör örgütü PKK ile mücadelesini etkin yazılarıyla suikasta kurban gidene kadar sürdürmüştür.

Emperyal güçlerin ürettiği bütün terör, mafya ve din kisvesi altındaki karanlık odaklarla mücadele eden Uğur Mumcu, gerçek bir vatansever, Türkiye sevdalısı milliyetçi, sosyal adalet için savaşan bir şövalye, ülke sisteminin eşit ve adil bir yönetimi için inandığı sosyal demokrat dünya görüşüyle münevver, aydın ve bilge düşün adamıydı.

Bugün, Uğur Mumcu’nun katledilmesinin 27’nci yıldönümündeyiz ve hala katilleri bulunamamıştır.

Gazeteci yazar Nedim Şener, Uğur Mumcu ile ilgili muhteşem bir yazı kaleme aldı. Bakın ne diyor:
“Öldürülmeden önce terör örgütü PKK’nın Amerikan istihbarat örgütü CIA ve İsrail gizli servisi MOSSAD tarafından nasıl kullanıldığını belgeliyordu.

Yazdıklarının hepsi gerçekti ve bugün de geçerliliğini koruyor. Çünkü zamanın yıpratamadığı şey gerçeklerdir. Biliyorum, PKK’ya ağzını açıp “terörist” diyemeyen, cinayetlerini kınayamayan ne kadar bilgisiz, hafızasız, kötü niyetli manipülatör varsa yine Uğur Mumcu’nun adını ağzına dolayacak.

Peki Uğur Mumcu’nun katledilmesi süreci nasıl, bunu biliyorlar mı? Eşi Güldal Mumcu, cinayetten tam 20 yıl sonra 2013’te bunu ‘İçimden Geçen Zaman’ (UMAG Yayınları) kitabında anlattı. Uğur Mumcu öldürülmeden önce PKK ve arkasındaki gizli servislerin rollerini yazıyordu. CIA ve MOSSAD ilişkisini ortaya döküyordu. Öldürülmeden iki hafta önce 7 Ocak 1993’te Cumhuriyet’te yayınlanan, Güldal Mumcu’nun da kitabında yer verdiği yazısını şu soruyla bitirmişti:

“(…) Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?”

Evet, bu dünyadan bir “Uğur Mumcu” geçti. Vatansever, sosyal demokrat, Türkiye’nin düşmanı yapıları fark eden, PKK ile destansı bir mücadele veren, FETÖ’yü ilk deşifre eden bir Uğur Mumcu…

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
%d blogcu bunu beğendi: