Köşe Yazıları

GAZETECİ KİM, GAZETELER NEREDE?

Bu sorunun cevabını elbette biliyorsunuz. Meslek grupları içerisinde üvey evlat muamelesi gören gazeteciler ve özellikle yerel gazetelerdir.

Matbuat taifesinden yazar-çizer takımı bunu bir çok kez yazdılar. Gazeteci denilen kişiler, hiç kimseye yaranamayan insanların başında gelir. Hakkı teslim edip iyi yazarsın, bir teşekkürü çok görür. Bir yanlışı görür, eleştirirsin; yere göğe sığmazlar. Küfür, hakaret, tehdit ve gözdağı gırla gider.

Daha önce yazdım, bir kez daha tekrar etmekte yarar var. Çorum’dan gazeteci arkadaşım Birkan Demirci’nin muhtelif yerlerde iş ve işkolları var. Bunlardan birisi de Amerika’da. Kendisi anlattı. Yaklaşık 5-6 yıldır ABD’de işyeri olduğu gibi meskeni de bulunuyor.

Birkan Demirci diyor ki: “Yıllardır ikamet ettiğim konuta bir iki yerel gazete geliyor. Kapıma bırakılıyor. Ne abone parası isteyen var, ne soran eden. Birgün merak ettim, yerel gazetenin ofisine gittim. Gazetenin yetkili birisini bulup sordum: Yıllardır bu gazeteyi evime bırakıyorsunuz ama ne abone parası istiyorsunuz, nede başka bir şey. Yetkili, “Efendim, ABD’nin şehir gazeteleriyle ilgili çok eskiye dayanan bir politikası vardır. Devlet, şehir gazetelerini süspansiyon ile katkı verip destekler. Masraflarımızı devlet karşıladığı biz abone parası almayız. Eğer devlet neden bunu yapıyor derseniz, bu gelecekle ilgili ön hazırlıktır. Bir felaket yaşanıp, bilgisayarlar çökerse, yerel gazeteler en önemli iletişim ağı olarak ayakta durur. Manuel baskı yapıp, halkı bilgilendirebilir. Bu sebeple, devlet politikası olarak yerel gazeteleri destekler” dedi.

ABD’ye kızabiliriz, küfredebiliriz hatta nefrette edebiliriz. Emperyalist olan bu ülkeye hem nefretim, hem de öfkem var. Bu başka bir şey. Ancak, devletin vizyoner bakışı, geleceğe yönelik olası ihtimaller üzerine kurduğu ihtiyati tedbir ağı, neden ABD’nin dünyanın en büyük güç olduğunu gösteriyor. Zaten, yıllarca kurdukları “Tik-Tak” ofisleri, bir takım insanların beyin fırtınası ve komplo teoriler üretmesi için ciddi bütçe ve kaynak ayırıyor olması bile, ABD’nin dünya lideri ülke olmasının en önemli bir cevabıdır. Daha uzayla (NASA) ilgili çalışmaları söylemiyorum bile.

Gelelim Türkiye’ye. Dün, Türkiye Gazeteciler Federasyonunun Wapsap Grubuna bir bilgilendirme notu düşüldü. Bursa’nın en büyük medya grubu Olay Medya’nın (Olay Gazetesi, Olay Televizyonu ve Olay FM) 30 Eylül tarihi itibarıyla kapanma kararı aldı. 300’ün üzerinde basın emekçisinin çalıştığı Olay Medya’nın kapanma kararı, doğrusunu isterseniz hem basın camiasını hem de bendenizi derinden sarstı. Bunun ne anlama geldiğini iyi analiz etmemiz gerekiyor.

Sivas’ta yapılan Türkiye Gazeteciler Federasyonunun 59. Başkanlar Konseyi toplantısında TGF Genel Başkanı Yılmaz Karaca, yaptığı konuşmada bir kez daha dikkatleri çekerek, “Buradan tüm Türkiye’ye bir kez daha sesleniyorum, yerel gazeteler can çekişiyor, batıyor. Bu yıl içerisinde 50’den fazla yerel gazete kapandı. Bu rakamın 250’ye varmasından endişe ediyoruz. Ki, aldığımız bilgiler kapanma sayısının çoğalacağı belki daha fazla olacağını gösteriyor” demişti.

Genel Başkan Karaca’nın bu konuşmasının üzerinden henüz bir hafta bile geçmeden, Anadolu’nun yüz akı, gazeteci emekçilerin ekmek kapısı Bursa Olay Medya Grubu kapatma ve yayınlarını durdurma kararı alıyor. 300 kişiden fazla insan işsiz kalacak. Her bir insanın ailesini 4 kişi olarak düşünürsek, bunun anlamı bin 200 kişinin ocaktaki tenceresi kaynamayacak.

Söz konusu Başkanlar Konseyinde sorunlar tespit edilmiş, 8 maddeden oluşan bildirge kamuoyuna yayınlanmıştır. Artık hükümetin, yürütmenin başı Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın bu konuya bizzat eğilmesi ve TGF’nin önerilerini dikkate alarak çözüm üretmesi gerekiyor.

Aksi takdirde, dip dalga çok kuvvetli bir şekilde geliyor ve yerel gazeteler ölüm-kalım mücadelesi veriyor. Bu mücadelede eğer hükümet yanımızda olmazsa, büyük bir vebal altında kalacaktır.

Sadece yerel gazetelerin kapanması gibi basit bir mevzu değil bu. Bu sektörden ekmek yiyen on binlerce insanın ortada kalması ve sonuçları itibarıyla toplumsal sorunun geri dönülmesi mümkün olmayan bir yere gitmesi anlamına gelmektedir. Bu konu, salt kamuoyunun haber alma özgürlüğünün tüketilmesi değil, aynı zamanda milli ve yerli anlayışın, bölgedeki akil duruşun, ülke ve memleket sevdasının da cezalandırılması demektir.

Hiçbir bahane, dünden bu yana edinilen siyasi tecrübelerden çıkarılan retorikler ve eleştirisiz bir ortam olması adına yerel basının sesinin kesilmesine yönelik doğrudan ve dolaylı girişimler, tarihi bir hesaplaşma ve sorgulamada, cevabı olmayan bir icraat olarak kaydedilecektir.

Özetle, Anadolu’daki yerel gazeteler bu dönem gibi hiçbir iktidar döneminde bu kadar örselenmemiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak, yerel gazetelerin düştüğü bu varlık savaşında yanımızda olmasını bekliyoruz.
Cemal İncesoyluer

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
%d blogcu bunu beğendi: